TRAVMA

TRAVMA

Travma

Travma normal yaşantının doğal akışında aksamaya neden olan, alışılmışın dışında yoğun strese yol açan, sarsıcı bir olay, yoğun bir “kayıp” duygusunun olduğu yaşantı olarak tanımlanabilir. Doğal yolla oluşan travmalara deprem, sel, yangın benzeri afetleri örnek verebiliriz. Bir de kazalar, taciz, istismar, şiddet, cana kastetmek gibi insan eliyle meydana gelen travmalar söz konusudur. Kaza ile olanlara kıyasla bilinçli ve amaçlı sebep olunan travmaların yıkıcı etkisi çok daha büyüktür.  Travma doğrudan bir olay yaşamanın yansıra başkalarının yaşadığı olaylara tanıklık etme, bir yakınının/arkadaşının başına gelen olayı öğrenme ve -medya yolu hariç- travmatik olayların rahatsız edici ayrıntılarıyla yineleyici ve aşırı biçimde karşı karşıya kalma ile yaşanabilir.

Travmaya maruz kalanlar sonrasında benzer tepkiler gösterirler. Bunlardan ilki korku ve kaygıdır ve aslında tehlike içeren durumlara karşı çok doğal ve gerekli tepkilerdir. Ancak, eğer bu tepkiler olay olduktan aylar ve hatta yıllar sonra da devam ediyorsa günlük yaşamı çok zorlaştırıcı ve kısıtlayıcı olabilir. Bazen travmatik yaşantıyı hatırladığınız durumlarda veya bazen de ortada hiçbir neden yok iken kaygı hissedebilirsiniz. Bu kaygıyı tetikleyebilecek faktörler arasında günün bazı saatleri, bazı yerler, kokular, sesler veya o olayı anımsatabilecek herhangi bir şey olabilir.

Travmaya maruz kalan bireylerde ilerleyen zamanlarda yineleyici, istem dışı gelen sıkıntı yaratan travma anıları ortaya çıkabilir. Olayla ilgili tekrarlayıcı kabuslar, sıkıntı veren rüyalar görülebilir. Bazı insanlarda ise “flashback” dediğimiz sanki “o olayı şimdi yaşıyormuş gibi” hissedildiği yaşantılar zaman zaman olabilir. Olayı çağrıştıran, simgeleyen uyaranlarla karşılaştığında yoğun, uzun süreli sıkıntı yaşama görülebilir.  Örneğin, kendinizi travmatik olaya dair hiç düşünmek istemediğiniz düşüncelerin içinde bulabilirsiniz ve bir türlü onlardan kurtulamayabilirsiniz. Bu yaşantıların nedeni, travmatik yaşantının çok ani olması ve genel dünyanın akışı içerisine uymaması ve beynin bu olağandışı/beklenmeyen yaşantıyı hazmedecek ve organize edecek zamanı bulamamasıdır. Yani beyniniz sürekli ve sürekli travmatik yaşantıyı hafızada tutarak onu anlamaya ve sindirmeye çalışır.

Olayı çağrıştıran, simgeleyen içsel uyaranlardan (düşünce, duygu, anı) ve/ veya olayı çağrıştıran, simgeleyen dışsal uyaranlardan (insanlar, nesneler, durumlar) kaçınma meydana gelebilir. Örneğin kişi olayın olduğu yerlere gitmekten kaçınır. Ancak, travma yaşantısını anımsatan pek çok dolaylı unsur kaygıyı yine de tetikleyebilir, mesela olay akşam saatlerinde olmuşsa kişi akşam saatlerinde dışarı çıkmaktan kaçınabilir. Bir diğer kaçınma yolu ise olayla ilgili düşünceleri akıldan savuşturmaya çalışmaktır. Bir şey hissetmemeye çalışmak, “duygusal küntlük” veya duyum eksikliğine yol açabilir. Aslında genellikle olan şudur, olaya ilişkin duygu ve düşünceler o kadar acı vericidir ki beyin savunma mekanizması olarak tüm duyguları hissetmeyi engelleyerek bir koruma oluşturur.

Bir başka tepki ise aşırı uyarılmışlık halidir. Bu esnada insanlar aşırı gergin/kaygılı ve diken üstündeymişçesine hissedebilirler. Her an tetikte olma, abartılı irkilme tepkisi gösterme söz konusudur. Sanki vücutları aşırı hızda çalışmaktadır, örneğin kaslarda aşırı gerginlik, kalp atışlarında hızlanma hissetme, en küçük şeylere bile aşırı duyarlı olup kolayca tepki verebilme gibi. Bu durum konsantrasyonda problemlere, uyku sorunlarına yol açabilir.

Travma yaşantısına maruz kalan pek çok insanın yaşadığı bir diğer ortak duygu olaya ve olayla ilgili kişilere ve diğer insanlara da hissettikleri öfkedir. Saldırganlık, öfke patlamaları, kızgınlık, sakınmaksızın davranma, kendine zarar verici davranışlarda bulunma eğer pek de alışık olunmayan bir duygu ise, olay sonrası yaşanacak bu duygu daha da rahatsız edici olabilir. Bu duygu kişiyi aile ve yakınlarından uzak durmaya itebilir. İçinde çoğunlukla gerginlik yaratır ve bu da hiddetli olmak veya fevrilik gibi çabuk sinirlenebilmeye yatkın hale getirebilir.

Bir diğer doğal ve ortak tepki konsantrasyon zorluğu çekmektir, örneğin TV izlemek, bir şeyi okumak, bir diyaloğu takip etmek veya az önce söylenilen bir şeyi hatırlamak eskisine göre çok zor olabilir. Konsantrasyon, hafızada ve çevrenize odaklanma sorunları yaşamak bir zaman sonra çok rahatsız edici ve sinir bozucu olabilir. Bir süre sonra sanki düşüncelerde veya kişide kontrol kaybı duygusu ve hatta “çıldırıyorum” gibi duygulara sebep olabilir. Aslında bu durumu beynin travma yaşantısını anlamak ve sindirmek için yaptığı bir şeydir. Ancak bu hikâyeyi sadece tekrar tekrar anlatmakla kalır, olayı süreç gibi işlemez. Kötü veya rahatsız edici anılardan kurtulmak için o kadar çok enerji harcanır ki konsantre olmak ve yeni bilgileri işlemek için çok az enerji kalır.

Travmatik bir olayın önemli bir yönünü hatırlayamama, kendisi, başkaları veya dünya ile ilgili abartılı ve tekrarlayıcı olumsuz inançlar, beklentiler; olay için abartılı şekilde kendini veya başkalarını suçlama, yineleyici olumsuz duygusal durum, önemli aktivitelere duyulan ilgi ve katılımda belirgin ilgi azalması, başkalarından kopma ve yabancılaşma duyguları, sürekli biçimde olumlu duygular yaşayamama gibi biliş ve duygu durumunda beklenmedik değişimler ortaya çıkabilir. Örneğin şöyle düşünebilirler “daha fazla mücadele etmeliydim”, “daha yavaş araba kullanmalıydım”, “bunun olacağını önceden bilmeliydim” gibi. Travma yaşantısı sonrasında suçluluk hisleri yaşanıyorsa, olaya ilişkin tüm sorumluluğu kişi üstlenmiş demektir. Bu düşünce veya duygular kontrol duygusunu tetikleyebilirken, bir yandan da çaresiz ve depresif hissettirir.

Travma sonrası depresyon da çok yaygın bir yaşantıdır. Çökkünlük hali, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları yoğunluktadır. Eskiden zevk alınan etkinlikler ve hatta insanlara yönelik ilgi kaybedilebilir ve sıklıkla kendini ağlarken bulabilir. Hiçbir şeyin artık zevk vermediği duygusu acı verici ve yıldırıcı olabilir. Gelecek için yapılan planlar anlamını yitirmiş ve artık hiçbiri ilgi çekmiyor olabilir ve hatta yaşamak için iyi bir neden kalmamış gibi hissedebilir. Bu tür duygular intihar veya kendine zarar verme düşüncelerini tetikleyebilir. Olay sonrası dünyaya bakış açısı ve hatta kendilik algısı değiştiğinden dolayı bir kayıp duygusu yaşamaktadır. Dolayısıyla depresif duygular bu kaybın hüznünü ve hatta yasını tutmak gibidir. Eğer kendine zarar verme düşüncelerinde bir artış veya yoğunlaşma hissedilirse bunu psikolog/psikiyatrist veya güvenilen bir yakınla zaman geçirmeden paylaşmak son derece önemlidir.

Travma sonrası kendilik algısı fazlasıyla olumsuzlaşabilir. Mesela akıldan “eğer bu kadar zayıf, salak veya korkak olmasaydım bunlar başıma gelmezdi” gibi düşünceler geçebilir. Travma yaşantısı sonrasında pek çok insan kendisine olumsuz bir bakış açısı geliştirir. Buna ek olarak dünya ve diğer insanlara yönelik olarak da algıda karamsarlık ve olumsuz bir bakış açısı gelişebilir ve hatta artık “bir insan ruhuna güvenilmez” gibi düşünmeye başlanabilir.Dünya ve insanlara güvensizlikle beraber, yakın ilişkiler kurmakta zorlanılabilir.

Travma sonrası cinsel ilişkilerde sıkıntılar yaşanması da yaygın bir diğer tepkidir. Çoğu insan cinselliğe ilgisini kaybetme veya cinsel ilişki kurmakta zorlanma yaşayabilir. Bu özellikle cinsel taciz veya tecavüz yaşayan insanların daha çok yaşayabileceği bir durumdur. Cinsel istismar veya tecavüz ile fazlasıyla sarsılan güven duygusunun yanı sıra, cinsel aktivitenin kendisi travmatik yaşantının bir anımsatıcısıdır.

Travma yaşantısı duygusal olarak kişiyi alt üst eder. Sonrasında duygusal ve fiziksel pek çok değişimden geçmek söz konusu olur. İnsanlar, ani ve hayatı tehdit edici bir durumla karşılaşan tüm diğer memeli canlılar gibi, üç şekilde tepki verirler: savaşmak, kaçmak ve donakalmak. Travma sonrası olan yaşanan belirtiler bu tepkilerin beden hafızasından çıkarılıp tekrar tekrar sahneye konmasıdır. Korku, gerginlik, felç olmuşçasına olmak veya çaresizlik bedende tutsak kalmıştır, biz bu duyguların ne zaman ve nerede hapsolduğunu hatırlayamasak da farkında olmasak da travmaya verilen fiziksel tepkilerin beden hafızasında depolandığı/saklandığı ve bizim farkındalığımız dışında davranışlarımızı etkilemeye devam ettiği bilinmektedir.

İyileşme için ilk aşama bu içinden geçtiğiniz süreçlerdeki değişimleri fark etmektir. Bazı durumlarda birkaç ay sonrası kendiliğinden bir gelişme/iyileşme olur ve tüm belirtiler yok olur, bazı durumlarda ise bunun için çok daha uzun süre gerekebilir. Bazen de psikolojik destek almak zorunlu olur. Bir psikolog / psikoterapistle birlikte beden dilinizin mesajlarını anlamaya ve tanımlamaya çalışılır. Bu sürecin iyi yönetilmesi travma ile mücadelenin olumlu sonuçlanmasına yardımcı olacaktır.

 

Kaynaklar:

Kring, A. M., Johnson, S.L, Davison, G. ve Neale, J. (2013). Psikolojik bozukluklar. Şahin, M. (Çev. Ed.). Anormal Psikolojisi. Basım Yeri: Nobel Akademi

Vardarlı, B. (2022). Travma/kriz sonrası tepkiler nelerdir. Yayınlanmamış ders notu. İzmir Psikoloji Enstitüsü.

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

Arturo

Bryson Marquez

WhatsApp