ERGENLİK DÖNEMİ KİMLİK KAZANIMINA KARŞI ROL KARMAŞASI  VE PSİKOPATOLOJİSİ

ERGENLİK DÖNEMİ KİMLİK KAZANIMINA KARŞI ROL KARMAŞASI VE PSİKOPATOLOJİSİ

  • 426 Görüntüleme

ERGENLİK DÖNEMİ

          Bir insanın yaşamı, gelişim dönemlerinden ve ilgili gelişim ödevlerinden oluşmaktadır. Her gelişim döneminin sağlıklı bir şekilde atlatılması kişinin yaşamına sağlıklı ve uyumlu bir şekilde devam edebilmesine olanak sağlamaktadır. Ergenlik dönemi, bu gelişim dönemlerinden en karmaşık olanı ve en yoğun yaşanılan dönem olması ile dikkat çekmektedir.

          Ergenlik, birçok kuramcı tarafından ele alınmış ve tanımı yapılmış bir kavramdır. Lane ve Beauchamp (1959) ergenliği sosyal yönden yeniden doğuş; Havighurst ve Taba (1959) yetişkinliğe özgü bir seri önemli gelişim görevlerini başarma çağı; Yörükoğlu (1981) kişinin bağımsızlık savaşını verdiği çağ; Geçtan (1978) zorlanmalı yaşam dönemlerinden ilki olarak nitelemektedir .Hall (1904), ergenliği “ yeniden doğuş, stres ve fırtına” olarak tanımlarken Rousseau (1762) şiddetli bir rüzgara benzettiği ergenliği “ tutku, karmaşa ve değişim” olarak nitelendirmiştir (Akt. Steinberg, 2002). Aristoteles, bireyi doğumundan itibaren yedi evreye bölerek her evrede sosyal ve zihinsel değişim geçirdiğini söylemiştir. Aristoteles gençlerin sabırsız, tutkulu olduğunu ve her şeyi abartılı biçimde uçlarda yaşadığını belirtmiştir (Akt. Çelen, 2007). Inhelder ve Piaget (1958) somut düşünceden soyut düşünceye geçiş “ belirleyici bir dönüm noktası” olarak görmekte, “ bireyin kendisine dayatılan her değeri reddettiği en azından yeniden gözden geçirdiği, kişisel görüş açısını ve yaşamdaki özel yerini belirlediği bir dönem” olarak algılamaktadır. Ergenlik, Erikson (1950) tarafından bireyin eğilim ve yeteneklerinin değerlendirmesini ve bunların nasıl kullanılacağına karar vermesini içeren, rol ve benlik karmaşasını alt ederek, kişisel benlik duygusunu geliştirdiği bir dönem olarak belirlenmiştir. Bu noktada ergen, nereden geldiği, kim olduğu ve ne olacağı doğrultusundaki soruları yanıtlayabilmelidir (Akt. Çelen, 2007).

          Genç bireyin bir erişkin olarak yaşama hazır olması için kimlik duygusunun yeterince oturmuş olması gerekir. Bu yüzden özellikle gençliklerinin sonuna yaklaşmış bireylerde kimlik duygusunun yeterince oturtamamış olması bir sorun oluşturur ve kimi zaman uyumlarını belirgin biçimde bozar(Dereboy ve Dereboy,1997). Ergenin kim olduğuna ve ne yapmak istediğine karar vermede yaşadığı zorluk onu kimlik karmaşasına götürür. Bunun tam tersi durumda ise kimlik kazanımı gerçekleşmiş olur. Erikson’a (1980) göre, ergenlikte bir kimlik krizinden geçmek normal gelişimin bir parçasıdır. Bu kriz dönemi, “ben kimim?” sorusuyla gelen ve önceden kabul edilen fikirlerin, değerlerin ve inançların sorgulanmasını, farklı inanç sistemlerinin ve hayat tarzlarının keşfini içerir. Kriz dönemi seçilen bir hayat yoluna ve inanç ve değerler sistemine bağlılıkla sonuçlanır.

          Ergenlik döneminde sağlıklı bir kimlik süreci yaşayan bireyler hem ruh sağlığı açısından olumlu özelliklere sahip olmakta hem de yetişkinlik sürecinde bu dönemin rollerini edinmede daha az sorunlar yaşamaktadırlar. (Luyckx ve ark. , 2008; Schwartz, Beyers, Luyckx, Soenens ve Waterman, 2011)

 PSİKOSOYAL GELİŞİM KURAMI

          Erikson (1959) bireyin psikososyal gelişim aşa¬malarını sekiz evre halinde tanımlamıştır. Bu gelişim dönemlerini birbirinden kolayca ayrılabilen farklı dönemler olarak değil, süreğen ve bir önceki dönemi bir sonraki dönemin kriz çözümlemesine temel oluşturan bağıntılı ardışık dönemler olarak tanımlamıştır. Her bir gelişimsel bir göreve ilişkin bir çatışma ve bu çatışmanın başarılı ve başarısız çözümlerinden oluşmaktadır. Buna göre, her bir evreye ait gelişimsel çatışmanın olumlu çözümü gelişimsel görevin başarıldığını, olumsuz çözümü ise görevin henüz tamamlanmadığını göstermektedir. Bu çerçevede kimlik geli¬şimi ergenlik döneminin temel gelişimsel görevi olarak tanımlanmış ve kimlik kazanımının bireyin dünyadaki yeri ve yaşamdaki hedeflerini tanımla¬ması için önemi vurgulanmıştır. Yine Erikson’a (1968) göre kimlik, bireyin kendisini zaman içeri¬sinde bir süreklilik, tutarlılık ve benzerlik içinde al¬gılamasıdır. Ona göre ergenler kimlik kazanımı sü-recinde geçmiş gelişimsel deneyimleri ile şimdi¬ki ilgi, ihtiyaç ve sorumluluklarını bütünleştirerek kendilerine özgü ve süreklilik gösteren bir kimlik oluşturmaktadır. Ba¬şarılı kimlik, tutarlılık ve kesinlik gösteren, sağ¬lıklı bütünleştirilmiş bir yapıyı ifade etmektedir ve bu haliyle bireylere kişisel yönelim duygusu ve ya¬şamda amaç ve anlam sağlamaktadır. Diğer yandan kimlik karmaşası, gelecekteki yetişkin kimliğe te¬mel olabilecek net ve tutarlı bir kimlik duygusun¬dan, amaç ve yönelimden yoksun olmayı ifade et¬mektedir (Schwartz, 2001).

KİMLİK YAKLAŞIMLARI

          Adams ve Marshall (1996) Serafini ve Adams (2002) , kimli¬ği birey için çeşitli psikolojik işlevleri olan karmaşık bir içsel sistem olarak ele almıştır. Buna göre, kim¬liğin beş temel psikolojik işlevinden söz edilmek¬tedir:

(i) Bireyin kim olduğunu anlaması¬nı sağlayan bir yapı sunmak: Kimlik bireye özerk ve biricik oluşuna dair farkındalık sağlamaktadır, söz konusu farkındalık ise kendinden emin olma duy-gusu ve benlik saygısı sağlayan bir yapı sunmakta¬dır.

(ii) Çeşitli bağlar, değerler ve amaçlar aracılığıy¬la anlam ve yön duygusu sunmak: Kimlik bireyin davranışlarını yönlendirebileceği ya da kontrol ede¬bileceği bir zemin sağlamaktadır.

(iii) Bireysel kont¬rol duygusu sunmak: Kimlik bireye bağımsız olarak kendini ifade etme yeteneği, özgür irade ve özerk¬lik duygusu sağlamaktadır.

(iv) Değerler, inançlar ve düşünceler arasında tutarlılık, süreklilik ve uyum duygusu sunmak: Kimlik bireye zaman içinde ken¬diyle ilgili bir senteze varma ve uyum becerisi sun¬maktadır, bu da bireyin kendinden hoşnut olma duygusunu sağlamaktadır.

(v) Gelecekle ilgili ola¬sılıklar ve seçeneklere yönelik bir farkındalık sun¬mak: Kimlik bireye potansiyelini gerçekleştirmek için fırsat veren bir gelecek yönelimi sağlamaktadır.

          Erikson’a (1968) göre sosyal yapılar, teknolojik özellikler ve tarihsel özellikler kimlik biçimlenme sürecini etkilemektedir. Bu açıdan kimliğin içinde yapılandırıldığı bağlam kimlik oluşumu sürecinde önemli hale gelmektedir (Beyers ve Çok, 2008). Adams ve Marshall’a (1996) göre de mikro ve makro çevresel özellikler kimlik oluşturma sürecinde birbirlerini etkilerler. Makro düzeydeki özellikler, ekonomik sistem, politik ideolojiler, sosyal politikalar, demografik değişkenler, kurumsal değerler, fiziksel çevre, sosyal sınıf, ırksal ya da etnik yapıdır. Mikro düzeydeki özellikler ise kişilerarası ilişkiler, iletişim, medya ve sıradan ya da rutin günlük etkileşimleri içerir.

          Marcia’nın (1966) kimlik statüsü paradigması, Erikson’un kimlik gelişimine ilişkin yaklaşımını davranışsal olarak tanımlamak ve araştırmak için geliştirilmiş ve araştırmacılar arasında en yaygın olarak kullanılan modellerden birini oluşturmuş¬tur. Kimlik arayışı ve kimlik kazanımı (belirgin bir kimliğe bağlanım) arasındaki farklılıklara da¬yanarak Marcia (1966), dört temel kimlik statüsü tanımlamıştır. Ergenlerin bu dört statüden hangi¬si içerisinde yer aldıklarıysa, kimlik arayışının bu¬lunup bulunmaması ve ergenin yaptığı seçimlere bağlanıp bağlanmamasına göre belirlenmektedir. Buna göre arayış (bunalım) süreci bir benlik duy¬gusu arayışı olarak tanımlanırken, bağlanım süre¬ci belirli bir tutum ve davranış kalıbına bağlanma ve bir tür istikrar olarak tanımlanmıştır. Bu tanım¬lamadan yola çıkarak dört kimlik statüsü şu biçim¬de sınıflandırılabilir:

• Başarılı Kimlik belirgin ina¬nış, değer ve amaçlara bağlanma ile karakterize ol¬maktadır.

• Moratoryum, henüz belirgin bağlanım¬ları olmayan ancak arayış sürecindeki bireyleri ifa¬de etmektedir

• İpotekli kimlik, belirgin inanış, de¬ğer ve amaçlara güçlü bir bağlanım yaşayan birey¬leri ifade etmektedir, ancak söz konusu bağlanım bireysel bir arayış ve çabanın sonucu olmak yerine, yetişkin değer ve rollerine itaat ve uyum sonucun¬da ortaya çıkmaktadır.

• Kimlik Karma¬şası, kimlik arayışı içinde olmayan ve herhangi bir inanış, değer ve amaca bağlanım gerçekleştirme¬miş olan bireyleri ifade etmektedir (Marcia, 1966).

          Marcia’nın modeline getirilen temel eleştirilerden biri bu modelin amacının kimlik sürecini göstermekten çok bireyleri sınıflandırması ya da statülere ayırmasıdır (Bosma, 1985; Cote ve Levine, 1988; Crocetti ve ark., 2010). Marcia’nın modelinde süreçten çok o anki durum ya da sonuç görülmektedir. Ancak Erikson’un (1968) kuramına bakıldığında kimlik statik bir durum olarak değil de bir süreç olarak ele alınmıştır. Bu nedenle araştırmada Marcia’nın sisteminde sonuca odaklanarak gerekli gruplarla bir tedavi planı hazırlamak yerine, Erikson’un modelini ele alarak sürece odaklanıp tüm ergenlerin farkındalığını artırmak üzerine çalışılması gerekmektedir.

          Kimlik gelişiminde sürecin daha öne çıkmasıyla birlikte son beş yıldır sürece odaklanan modeller araştırmalarda daha sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bu modellerden en önemlileri ve en sık kullanılanları Luyckx ve arkadaşları tarafından geliştirilen Beş Boyutlu Kimlik Biçimlenmesi Modeli ve Crocetti ve arkadaşları tarafından geliştirilen Üç Boyutlu Kimlik Biçimlenmesi Modelidir.

          Beş Boyutlu Kimlik Biçimlenmesi Modeli Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramına, Marcia’nın Kimlik Statüleri Modeline, Berzonsky’nin Kimlik Stilleri Modeline, Waterman’ın Statüler Modeline dayanarak beş boyuttan oluşan bir kimlik biçimlenmesi modeli önermişlerdir. Bu model, Marcia’nın modelinin daha genişletilmiş ve süreç boyutu zenginleştirilmiş bir biçimi olarak da değerlendirilebilir ve modelde kimlik biçimlenmesinin sürece odaklanarak açıklanmaya çalışıldığı söylenebilir. Kimlik sürecinin doğru biçimde değerlendirilmesi için kimlik yapılandırmalarının içinde geliştiği bağlamın da dikkatte alınması gerekmektedir. Erikson’un (1968) kimlik gelişimi kuramına bakıldığında, kuramın benlikle toplum arasındaki ilişkileri içerdiği görülmektedir. Erikson (1968) kimlik oluşumu sürecini hem bireyin gelişiminin merkezine hem de toplumsal kültürün merkezine yerleştirerek açıklamıştır.

          Daha önceki kimlik kuramlarında, seçeneklerin araştırılması genellikle işlevsel ve olumlu bir kimlik boyutu olarak görülmektedir. Bu modelde ise seçeneklerin araştırılması her zaman işlevsel olarak görülmemektedir. İşlevsel seçeneklerin araştırılması, yeni seçeneklere açık olmak, merak, yüksek düzeyde perspektif alma gibi özelliklerle belirginken, saplantılı/işlevsel olmayan (ruminative/maladaptive) seçeneklerin araştırılması ise, kaygı, depresyon, düşük düzeyde perspektif alma ile belirgindir. Saplantılı/işlevsel olmayan seçenekleri araştıran bireyler kimlik sorularını yanıtlamakta zorlanır, belirsizlik ve yetersizlik duygusuyla sonuçlanan aynı kimlik sorularını sürekli kendilerine sorup dururlar. Kimlik sorunlarını çözmedeki bunların yetersizlik ve belirsizlikle sonuçlanması stres ve düşük düzeyde iyilik haline neden olmaktadır (Luyckx ve ark., 2008a).

NÖROKİMYASAL DEĞİŞİM

          Ergenlik döneminde, fiziksel ve duygusal değişikliklerin yanında beyinde de nörokimyasal değişiklikler yaşanmaktadır. Beynin önemli alanları (hipokampus, amigdala, nükleus accumbens, prefrontal, frontal, orbital korteks ve limbik sistem) ergenlik dönemi boyunca yeniden yapılanmaktadır. Özellikle prefrontal korteks hacmi insan ve hayvanlarda tüm ergenlik boyunca azalmaktadır (Sowell ve ark. 1999, Sowell ve ark. 2001).

          Motor kontrol ve motivasyonel süreklilikten oluşan çıktılardaki bozukluklar, ağ sistemindeki fizyolojik etkiler ya da dağılmalar nedeniyle, antisosyal davranış, dürtüsellik, madde kötüye kullanımı ve bağımlılık gibi sonuçlara yol açabilmektedir. Ayrıca orta ergenlik döneminde zayıf dürtü kontrolü ve bağımlılık davranışları bazal gangliyonların inen yolaklarındaki gelişimsel gecikme ile ilişkilendirilir (Breiter ve ark 2001, Swanson 2000, Potenza 2001).Gonadal hormonların ergenlik döneminde davranışsal uyumda güçlüklere neden olduğu üzerinde durulmaktadır. Bu hormonlardan özellikle hipotalamo-pitiüter aks psikiyatrik bozukluklarda ve normal ergenlik gelişiminde önemlidir. Hipotalamo-pitiüter aks ergenlerin olumsuz yaşam olayları karşısında stres duyarlılığından sorumlu tutulmaktadır (Cichetti ve Rogosch 2002). Artmış hipotalamo-pitiüter aks yanıtının çocuk ve erişkinlik döneminde de psikiyatrik sorunlarla ilişkili olduğu bildirilmektedir (Birmaher 2001).

PSİKOPATOLOJİSİ

          Erikson kimlik gelişimi yolunda gitmeyen gençlerin içinde bulunduğu durumu, eğer gencin işlevselliği belirgin biçimde bozulmamışsa gizil kimlik bocalaması (latent identity confusion) olarak adlandırmıştır. Gizil rahatsızlığın, aniden patlak veren felç edici gürültülü bir psikiyatrik tablo eşliğinde su yüzüne vurmasını da akut kimlik bocalaması olarak nitelemiştir. Dahası, bu gençlerde klinik tablonun bazen “sınır semptomatoloji” ile uyumlu olabileceğini belirtirken, sınır bozukluğun ağır kimlik bocalamasının açığa vuruluş biçimi olduğunu örtük biçimde öne sürmüştür. Kimlik bozukluğunun gerek yaygınlık, prognoz gibi klinik özelliklerine ilişkin çalışmalar yapılmaması, gerekse betimleyici tanı ölçütlerinin yeterince açık olmaması nedeniyle, DSM-IV ve DSM-IV-TR’de kimlik sorunu (identity problem) adıyla “klinik ilginin odağı olabilecek diğer durumlar” arasına alınmıştır (Bleiberg 2005).

          Ergen, bu dönemde hem toplumsal olarak kendini ispat etme çabası içinde hem de mesleki ve kişisel hedeflerine ulaşmak için uğraş göstermektedir. Ergenliğin getirdiği farklı alanlardaki hızlı değişimler ve bunlara uyum sağlama davranışları, ergeni farklı problem alanları ile karşı karşıya bırakmaktadır (Kim, 2003).Ergenlik dönemi, çocukluk dönemi ile kıyaslandığında bu dönemde uyum ve davranış problemlerinde artış gözlendiği araştırmacıların çoğu tarafından kabul görmektedir. Ergenlerle yapılan çalışmalarda psikopatolojik belirtiler ve özellikle depresyonun görülme sıklığının oldukça yüksek olduğu gözlenmiştir (Eskin, 2000, 2001; Bilal, 2005; Dopheide, 2006; Eskin, Ertekin, Harlak ve Dereboy).

          Güleç (1985) Ergenlik döneminin bir kriz dönemi olduğu görüşünden yola çıkarak, bu dönemdeki krizleri iki ana grupta toplamıştır. Birinci grupta normal büyüme krizleri, ikinci grupta ise öfke reaksiyonları, intihar, tehdit girişimleri, histerik reaksiyonlar, yeme bozuklukları, alkol ve ilaç bağımlılığı, kimlik bocalamaları ve uyum bozuklukları gibi krizler olduğunu belirtmiştir.

          Uluğ ve Gökçay (1985), yaptıkları araştırma sonunda lise öğrencilerinin en büyük problem kaynağının gelecek ve meslek kaygısı olduğunu belirtmişlerdir. Lise son sınıftaki öğrencilerin diğer genel problemler dışında belli başlı problemler arasında; geleceği ile ilgili önemli bir yol ayrımı sayılan üniversite sınavına hazırlanmak ve bu sınavın yarattığı stres, kendine özgü bir dünya anlayışına ve bir kimliğe sahip olmayı tamamlamış olmak, özerklik duygusu ve isteğine rağmen yine de aileye bağımlı olmayı belirtmişlerdir. Bu çalışmaların bulguları öğrencilerin psikososyal gelişim dönemlerinden başarı ve bağımsızlığa ilişkin sağlıklı çözümlemelerinin akademik davranışları üzerinde önemli sonuçları olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bulgular ışığında özellikle kaygı verici olan konu ülkemizde öğrencilerin hayat seçimlerini belirleyecek sınavların çokluğu ve küçük yaştaki öğrenciler üzerinde giderek artan başarılı olma baskısıdır. Yıldırım’ın (2007) çalışması ilköğretim ve ortaöğretim sonrası sunulan sınavlara hazırlanan Türk öğrenciler arasında sınav kaygısının diğer ülkelerde öğrenim gören öğrenciler arasındaki kaygı düzeyinin iki katı (%42) daha yaygın olduğunu ortaya koymuştur.

          Çocuk ve ergenler için ruhsal sağlık, ideal psikolojik sağlık ve işleve sahip olma ve bunu sürdürebilme kapasitesi olarak tanımlanabilir. Bu yaşlarda görülebilecek ruhsal bozukluklar normal psikolojik gelişimi aksatarak çocuk ve gençlerin ideal işlevselliklerine erişmesini engelleyebilir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar, psikiyatrik bozuklukların bu yaş grubunun yaklaşık %9 ile %21 gibi önemli bir oranını etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu bozuklukların tespit edilebilmesi, tedavi edilmesi ve önlenmesi bu yaş grubundaki mevcut sıkıntıların ortadan kaldırılması kadar erişkin yaşamındaki işlevselliğin arttırılması ve sorunların ileride tekrarlanmasının önlenmesi açısından da önemlidir. Kessler ve arkadaşlarının 2005 yılında yaptıkları bir çalışmada yaşam boyunca görülen psikiyatrik bozuklukların yarısının, 14 yaşında başlamış olduğu tespit edilmiştir.

          Şizofreni gibi bazı psikiyatrik bozuklukların başlaması, ilk gençlik yıllarına rastlamaktadır. Belirli psikotik hastalıkların dışında kalan ve ergenlikte rastlanan nevrotik bozukluklardan depresyon, davranım bozuklukları, yeme bozuklukları, öfke patlamaları ve saldırganlıklar ile intiharlar v.b. ergenlik döneminde görülebilmektedir (Kulaksızoğlu, 2004).Erişkin bipolar bozukluk tanılı hastaların geriye doğru taranması sonucu %60’ında da 20 yaş öncesinde olduğu belirlenmiştir. (Diler 2007)

          Marcia’nın geliştirdiği kimlik statülerinden dağınıklık kimlik statüsüne sahip bireylerin diğer statülere sahip bireylere kıyasla nörötizm (Dollinger, 1995), yeme bozuklukları ve üniversiteye uyum güçlüğü (Berzonsky ve Kuk, 2000) gibi pek çok sorunlu davranışlar yaşadıklarını ve kimlik başarısının iyilik haliyle ilişkili olduğunu (Berzonsky, 2003) gösteren çalışmalarda bulunmaktadır. Berzonsky’e göre (2003) kimlik oluşumu tamamlanmamış ve bu yüzden dünya hakkında net görüşlere sahip olmayan ergen dünyayı karmaşık, tahmin edilemez ve başa çıkılamaz olarak görür, bu yüzden kimlik oluşumu günlük yaşamdaki güçlüklerle başa çıkmayı sağlayarak bireyin iyilik hali üzerinde önemli bir rol oynar. Yapılan çalışmalara (Fulton, 1997; Wallace-Broscious ve ark., 1994) göre başarılı kimlik statüsündeki bireyler daha yüksek benlik saygısına sahiptirler. Askıya alınmış kimlik statüsündeki ergenler kaygı ölçümlerinde en yüksek puanları almışlardır. Buna karşın dağınık kimlik statüsündeki ergenler ise yüksek düzeyde psikolojik ve kişilerarası ilişki sorunları göstermiştir. İpotekli kimlik statüsündeki ergenlerin ise en fazla önyargılı düşüncelere ve düşük özerklik düzeyine sahip oldukları belirlenmiştir.

          Çocukluk döneminde depresyon çok az görülürken, çocukluktan ergenliğe geçişte içinde bulundukları dönem itibariyle duygu, düşünce ve ilişkilerinde ani değişiklikler yaşamalarıyla depresyonun görülme sıklığı artmaktadır. Depresyondaki ergenler bu değişiklikleri daha hızlı yaşayabildikleri gibi, yetişkinlere benzer şekilde sosyal geri çekilme, ilgi ve etkinlikte azalma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okul başarısında düşme, okul ve evden kaçma, madde ve alkol kullanma eğilimi ile intihar düşünce ve girişimleri şeklinde depresyon belirtileri gösterebilirler. (Weller ve Weller 1990, Şenol ve ark. 1999).

          Bu dönemde ortaya çıkan ruh sağlığı sorunları arasında en sık görülenler depresyon gibi duygulanım ve kaygı gibi anksiyete bozukluklarıdır. Çuhadaroğlu ve Sonuvar (1992) depresyonu ergen ruh sağlığı açısından önemle ele alınması gereken bir sorun olarak görmek gerektiğini belirtmektedirler. Bu dönemdeki ruhsal olaylar aynı zamanda bireyin yetişkinlikteki ruh sağlığını etkilemektedir. Bir grup erkek ergen arasında ruhsal olayları katılımcılar 14, 19 ve 48 yaşlarındayken inceleyen bir boylamsal çalışmayla Offer ve arkadaşları (1998) 14 yaşındaki psikolojik durumun etkisini 48 yaşındayken de gösterdiğini saptamışlardır. Örneğin, 14 yaşındayken hayattan zevk alamayan, üzüntülü kişilerin 19 yaşındayken kendilerini sevmedikleri bulunmuştur. Bu kişiler 48 yaşındayken ağlama, kendini suçlama ve değersiz görme , ve kendi canına kıymayı düşünme gibi ruhsal sorunlar yaşadıkları tespit edilmiştir. Örneğin en az her üç gençten biri keyifsizlik ve durgunluk, gündelik işlerden zevk alamama, karar vermede güçlük ve kendilerini sürekli zor altında hissetme gibi şikayetlerinin olduğunu belirtmiştir. Ayrıca her dört gençten biri zorlukları halledemeyecek gibi hissetme, kişisel sorunlarla uğraşamama, mutsuzluk ve yaptıkları işe dikkatini verememe gibi şikayetler yaşadıklarını bildirmişlerdir. Bu bulgular göz önüne alındığında gençlerin ruh sağlığıyla ilgili tipik bir lise öğrencisinin psikolojik durumu, ciddi ruh sağlığı sorunları olan bir kişininkini andırmaktadır. Ayrıca çalışmaya katılan gençlerin %60,5'i ciddi olabilecek ruh sağlığı sorunlarını gösterebilecek bir skor kabul edilen 2 ve üzerinde bir puan almıştır.

          Walker ve Townsend (1998) ABD’de ülke çapında yaptıkları araştırmalarında gençler arasında psikolojik bozuklukların ve uyumsuz davranışların yaygın olarak görüldüğünü bulmuşlardır (Akt. Korkut, 2004). Masi ve Ark. (2000), somatik şikayetlerin ergenler arasında sıklıkla gözlenen bir psikolojik belirti olduğunu ortaya çıkarmıştır. Başka bir çalışmada ise ergenler arasında anksiyete bozukluklarının yaygın olduğu saptanmıştır (Essau ve Ark., 2000).

          Ülkemizde Eskin ve Ark (2000) ergenler arasında depresyonun yaygın olduğunu gözlemişlerdir. Yine Eskin (2001) çalışmasında, ergenler arasında yalnızlık ve depresyonla ilintili intihar düşüncesinin yaygın olduğunu bulmuş ve depresyonu intiharın en önemli yordayıcısı olarak tespit etmiştir. Başka bir çalışmada ise Bilal (2005), lise öğrencileri arasında majör depresyona oldukça sık rastlanıldığını gözlemiştir.

          Türkiye Ruh Sağlığı Profili Çalışması Türkiye’de ruhsal hastalıkların sıklığı hakkında bilgi vermektedir. Bu çalışmada, Türkiye’de nüfusun %18’inin yaşam boyu bir ruhsal hastalık geçirdiği, çocuk ve ergenlerde klinik düzeyde sorunlu davranış oranın %11 olduğu bulunmuştur. Bu bulgular tıpkı batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de ruhsal hastalıkların yaygın olduğunu göstermektedir.Yaşa bağlı değişmeler incelendiğinde, gençler yaş ilerledikçe problemlerde artma olduğunu bildirmişlerdir. 11 yaştan 18 yaşa doğru sorunların arttığı vurgulanmaktadır. İçe Yönelim ve Dışa Yönelimde de gençler yaş ilerledikçe sorunlarda artma bildirmişlerdir. Ayrıca, Sosyal İçe Dönüklük, Anksiyete / Depresyon, Dikkat Sorunları, Suça Yönelik Davranışlar ve Saldırgan Davranışlarda gençler yaş ilerledikçe sorunlarda artma olduğunu söylerken, Somatik Sorunlar, Sosyal Sorunlar, Düşünce Sorunları ve Yıkıcı Davranışlarda gençler yaşa bağlı bir değişiklik bildirmemişlerdir.

          Köker kimlik duygusunun kazanılması açısından ergen, genç yetişkin ve yetişkinleri yaş, cinsiyet, öğrenim görülen eğitim kurumları ve meslek açısından karşılaştırmıştır. Araştırma sonucunda yaşın artmasıyla birlikte kimlik duygusu puanlarında anlamlı fark bulunmuştur. Bu çalışmada ergenlerin kimlik duygusu puanları diğer yaş gruplarına göre anlamlı düzeyde düşük bulunmuştur. Bu durum, 17-21 yaş arasında kimlik duygusunda sorunlar olduğu şeklinde yorumlanmıştır.

          Verhulst (1995), 1965-1993 yıllan arasında İngilizce yayınlanan 49 çalışmayı incelemiş, çocuk ve gençlerde sorunların görülme sıklığını araştırmıştır. Bu amaçla, toplam 243.000 çocuk ve gence ait toplum taramalarından elde edilen veriler doğrultusunda, sorunların görülme sıklığını % 12.3 olarak saptamıştır.

          Çuhadaroğlu (2001) kimlik duygusunun kendilik organizasyonunda süreklilik duygusunu ifade eden bir kavram olduğunu, kendilik organizasyonunun ve işlevlerinin özel bir yanı olarak kabul edilebildiğini belirtmiştir. Kimlik duygusunun gelişememesi, kendisinin nasıl biri olduğunu tanımlayamama gibi kimlik kavramına ilişkin sorunlar kendilik bütünleşmesinde aksamaların, yani bir kendilik patolojisinin göstergesi olabilecek klinik tablolar oluşturabildiği saptanmıştır.

          Gökler (2003) 18 yaşın altındaki çocuk ve ergenlerin %12 ile %22’sinin ruh sağlığı hizmetlerine gereksinim duyduğunu ve yaklaşık 7. 5 milyon çocuk ve ergenin bir veya daha fazla psikolojik bozukluk gösterdiğine işaret etmektedir. Bu sonuç, ergenler için psikolojik desteğin önemini gösterirken psikolojik bozuklukların tedavisinin yanı sıra çocuk ve ergenler için koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi ve ergenlerin iyi oluşlarını korumanın önemini vurgulamaktadır. Akademik başarı, sosyal etkinliklerde bulunma, benlik algısının yüksek olması, okula ilişkin olumlu tutumların ergenler için davranış sistemi içinde koruyucu faktörler olduğu belirtilmektedir (Jessor, Turbin, Costa, Dong, Zhong ve Wang, 2003). Magyary (2002), ruh sağlığı için, hastalıkların en aza indirgeme çabasının yanı sıra olumlu niteliklerin arttırılmasını dile getirmiştir. Shore (1998) güçlü tarafların geliştirilmesinin zayıf tarafları onarmaktan daha önemli olduğuna dikkat çekmektedir.

          Çuhadaroğlu (1989) Üniversitenin sağlık merkezine başvuran üniversite öğrencilerinin kimlik bocalaması yaşayıp yaşamadıklarını değerlendirmiştir. Merkeze başvuran öğrencilerin %17'sinin kendinden hoşnut olmama, amaçsızlık, boşluk hissi, kararsızlık, kendine güvenmeme, bedeninden memnun olmama ve değiştirmek isteme gibi kendisi ile ilgili yakınmalarla başvurduğu ve ergenlerin %72'sinin dağınık kimlik tablosu içinde olduğu saptanmıştır.

          Uçar (1999) Ergenlerin kimlik statüleri ile intihar düşüncesi arasında anlamlı bir ilişki bulamamıştır. Benzer şekilde kimlik statülerinde aile ilişkileri, yaş, belirti, stresle başa çıkma, benlik saygısı ve kendine güven açısından anlamlı bir farklılık saptamıştır. Aile ilişkileri daha güçlü olanlar, yaşı daha büyük olanlar, daha az belirti gösterenler, stresle başa çıkma puanları daha yüksek olanlar, benlik saygısı yüksek olanlar ve kendine güvenen katılımcıların kimlik gelişiminin daha sağlıklı olduğu görülmüştür. Psikolojik problemleri olan ergenlerle normal ergenleri kimlik duygusu açısından karşılaştırıldığı bir başka çalışmada, psikiyatri kliniğine başvuran ergenlerin, kimlik duygusu puan ortalamaları diğer gruptan anlamlı derecede düşük bulunmuştur

SONUÇ

          Sonuç olarak yetişkin bireylerin kişilik bozukluğu veya psikiyatrik bozukluklarının tedavisi uzun zaman almakta, yetişkinler değişime ve gelişime dirençli oldukları için de tedavileri daha zor olmaktadır. Bu nedenle yetişkinliğe geçiş evresi olan ve kim olduğuyla ilgili sorular soran ergenin; kendisiyle ilgili farkındalık kazanması, ailesi, öğretmenleri, psikolojik danışmanlar ve psikologlar tarafından desteklenmesi ve bu dönemi sağlıklı bir kimlik kazanımıyla sonuçlandırması beklenmektedir.

          Ülkemizdeki çocuk ve gençlik ruh sağlığı ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin işbirliği yaparak ve kaynaklarını bütünleştirerek çocuk, genç, aile ve öğretmen gibi geniş bir alana yönelik programlar hazırlayıp, toplumu bilinçlendirme görevini yerine getirmeleri, koruyucu ruh sağlığı hizmetleri açısından büyük önem taşımaktadır. Önleme çalışmaları kapsamında, çocuk ve gencin çevresinde onun yararına olabilecek düzenlemelerin yapılmasına, okul - aile işbirliğinin sağlanmasına, risk altındaki çocuk ve gençlerin erken dönemde tanınıp gerekli önlemlerin alınmasına ve yaşam niteliğinin yükseltilmesine toplumumuzda büyük gereksinim duyulmaktadır.

          Zamanı verimli şekilde değerlendirmek olumlu ruh sağlığına sahip olmanın birinci şartıdır. Çalışmak ve üretken olmak ile ruh sağlığı arasında yakın ilişki vardır. Gencin iş veya okul dışı serbest zamanlarında da uğraşıları olması, onun yapıcı ve yaratıcı olmasına yol açacaktır.

          Toplumumuzda şu anda var olan kaynaklarımızı gözden geçirerek ve yine elimizde var olan sorun davranışların görülme sıklığı ile ilgili bilgiler doğrultusunda ruh sağlığı programlarının geliştirilmesine, I. basamak sağlık çalışanının çocuk ve gençlerdeki psikopatolojinin tanınmasında bilgi, beceri ve yeteneğini arttırıcı programlar yapılmasına, sorunu olan çocuk ve gence, ailelere ve öğretmenlere hizmetin nasıl götürüleceği, var olan servislerin işlevselliği ve yeterliliği konularının nasıl çözümleneceğine ilişkin çalışmalara gereksinim vardır.

ÖNERİLER

Çocuk ve ergen ruh sağlığı konusunda ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından koruyucu ve önleyici sosyal hizmet programları planlanıp uygulamaya konulabilir.

Çocuk ve ergen ruh sağlığı konusunda ilgili kurum ve kuruluşların işbirliğiyle koruyucu önleyici sosyal hizmetler kapsamında eğitim, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sunulabilir.

Gençlerin iş veya okul dışında serbest zamanlarını değerlendirecekleri uğraşlarının olması onları yapıcı, yaratıcı ve psikolojik yönden de daha güçlü yapacağı için ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından destekleyici imkanlar sunulabilir.

Ergenler ile beliren yetişkinleri karşılaştıran ya da ergenlik döneminden başlayıp yetişkinliğe geçiş yıllarına kadar olan süreyi içeren boylamsal çalışmalarla kimlik gelişimi süreci daha ayrıntılı inceleyen araştırmalar yapılabilir.

Kimlik duygusunun kararlılık göstermesi beklenen ergenin sevme, düşünme, iletişim kurma ve yaratma, kendini kontrol etme yetilerini geliştirebilmesi ve diğerlerine şefkat duyabilmesi için sağlıklı ilişki örüntülerine sahip olmasını sağlayacak öznel iyi oluşla ilgili çalışmalar yapılabilir.

Dursun (2009) Geçerlik çalışmasını yaptıkları DAWBA, 5-17 yaş arası çocuk ve gençlerde sık görülen psikiyatrik bozuklukların hem ICD-10 hem de DSM IV (Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı) baz alınarak değerlendirilmesine olanak sağlayan yapılandırılmış tanılama paketi politika geliştirmeye yönelik incelenebilir.

Ayrıca ergenlerin kimlik kazanımını ve bu dönemde görülen bozuklukları belirlemekle ilgili;

• Erikson’un psikososyal gelişim dönemleri ölçeği Rosenthal

• EPSI’nin geliştirilmiş formu olan MEPSI

• EOM-EIS - Benlik Kimliği Objektif Ölçüm Skalası

• KDDA-28 Kimlik Duygusu Değerlendirme Aracı (Dereboy 1994)

• Gelişim ve Ruh Sağlığı Değerlendirmesi

• Kimlik Gelişimin Boyutları Ölçeği

• Kimlik ve Kimlik Karmaşası Ölçeği

• Genel Sağlık Anketi

• Kısa Semptom Envanteri

• Ego Kimlik Süreci Ölçeği

ölçekleri kullanılabilir.

KAYNAKÇA

Arslan, E. , Arı, R. (2008) . Erikson’un Psikososyal Gelişim Dönemleri Ölçeğinin Türkçe’ye Uyarlama,Güvenirlik,Geçerlik Çalışması , Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

Atak, H. (2011) . Kimlik Gelişimi ve Kimlik Biçimlenmesi: Kuramsal Bir Değerlendirme , Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar

Çelik, G. ,Tahiroğlu, A. , Avacı, A. (2008) Ergenlik Döneminde Beynin Yapısal ve Nörokimyasal Değişimi , Klinik Psikiyatri

Çuhadaroğlu Çetin, F. (2001) . Kendilik Patolojisi Belirtisi Olarak Kimlik Kargaşası , Türk Psikiyatri Dergisi

Çuhadaroğlu, F. (1989) . Üniversite gençlerinde kimlik bocalamaları , Üniversite Gençliğinde Uyum Sempozyumu Bilimsel Çalışmaları, Bilkent Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Araştırma Merkezi

Demir, İ. (2011).Kimlik İşlevleri Ölçeği: Türkçe Geçerlik ve Güvenirliği

Dereboy, F. (1993) . Kimlik Bocalaması - Anlamak Tanımak Ele Almak

Dursun, O. B. (2009) . Gelişim ve Ruh Sağlık Değerlendirmesi Türkçe’ye Uyarlama ve Geçerlik Çalışması , İzmir

Erikson, E. H. (1968) . Identity youth and crisis. New York: W.W.Norton

Eskin, M. (2000) . Ergen Ruh Sağlığı sorunları ve İntihar Davranışlarıyla İlişkileri , Klinik Psikiyatri

Kaynak, Demir H. , Dereboy, F. , Dereboy, Ç. (2009) . Gençlerde Kimlik Bocalaması ve Psikopatoloji , Türk Psikiyatri Dergisi

Korkmaz, M. (1996) .Yetişkin Örneklem için bir benlik saygısı ölçeğinin güvenirlik ve geçerlik çalışması, İzmir

Köker, S. (1997) . Kimlik duygusunun kazanılması açısından ergenlerin, genç yetişkinlerin ve yetişkinlerin karşılaştırılması (Doktora Tezi). , Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Kulaksızoğlu, A. (1997) . Ergenlik Psikolojisi, Remzi kitabevi

Morsünbül, Ü. , Atak, H. (2013) . Ego Kimlik Süreci Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması , Educational Sciences: Theory and Practice

Morsünbül, Ü. , Ergenlikte Özerkliğin ve Kimlik Biçimlenmesinin Öznel İyi Oluş Üzerindeki Etkisi , Ağustos , 2011

Ören, Ö. , Gençdoğan, B. (2007) . Lise Öğrencilerinin Depresyon Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi , Kastamonu Eğitim Dergisi

Özek Erkuran, H. , Akay, A. (2016) Çocuk ve Ergenlerde Duygudurum Bozukluklarında Prognoz ve Öngörücü Faktörler , Turkiye Klinikleri J Child Psychiatry-Special Topics

Özgüngör, S. , Acun Kapıkıran, N. (2011) . Erikson’un Psikososyal Gelişim Dönemleri Ölçeklerinin Türk Kültürüne Uygunluğunun Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi: Ön Bulgular , Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi

Saföz Güven, İ. (2008) . Fen ve Genel Lise Öğrencilerinin Cinsiyet ve sosyometrik Statülerine göre Öznel İyi Oluş Düzeyleri,Genel Sağlık Örüntüleri ve Psikolojik Belirti Türleri , Adana

Saföz Güven, İ. , Güçray, S. (2009) . Ergenlerin Psikolojik Belirtileri ve Genel Sağlık Örüntüleri, M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Ruh Sağlığı Profili , 1997

T.C. Sağlık Bakanlığı Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı , 2011

Tamar, M. , Özbaran, B. (2004) Çocuk ve Ergenlerde Depresyon , Klinik Psikiyatri

Uçar, N. (1999) . Coralates of suicide ideation and relation to ego identity status among adolescents (Masters Thesis). Ankara, The Middle East Tecnical University,

Yörükoğlu, A. (1981). Eğitim ve Ruh Sağlığı. Eğitim ve Bilim

 

 

 

 

 

 

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

WhatsApp