Kaygı bozukluğu (Anksiyete)

Kaygı bozukluğu (Anksiyete)

Kaygı bozukluğu nedir?

Kaygı, günlük dilde korku veya can sıkıntısı  olarak ifade edilir. Bu duygulara ek olarak, sanrı ve kuruntu olarak da adlandırılan olumsuz düşünceler ve kalp çarpıntısı, nefes darlığı, ağrı gibi fiziksel belirtiler de kaygı bozukluğu (anksiyete) yaşayan kişilerde görülebilmektedir.

Anksiyete zaman zaman normal yaşamın bir bileşenidir ve kaygı bizi dikkatli olmaya zorlar. Ancak anksiyete (kaygı) uzun süre (günler ve haftalar) sürdüğünde ve şiddetli olduğunda normal yaşamı bozar ve tedavi gerektirmektedir.

Kaygı bozukluğu neden olur?

Kaygı bozukluğu, kötü bir şey olacağı beklentisi ve hem duygusal (korku) hem de fiziksel (çarpıntı) bileşenleri içerir. Bu nedenle biyolojik yatkınlık, çevreden ve deneyimlerden öğrenme, heyecanlanma eğilimi, kişilerarası ilişkilerdeki sorunlar da kaygı nedenleri arasındadır. Özellikle ergenlik öncesi yaşanan travmatik deneyimler gibi olumsuz durumlar ileriki yaşamda kaygı bozukluklarına yol açabilmektedir.

Hafif ve geçici kaygı normal yaşamın bir bileşenidir. Kişinin günlük hayatını bozmadığı ve iç dünyasında yıpratıcı bir düzeye ulaşmadığı sürece tedavi gerekmeyebilir. Bu durumda yaşam tarzı değişiklikleri yapmak, ihmal edilen sorunların çözümünü bulmaya çalışmak (evde, işte, sosyal hayatta), kendi içinde ve başkalarıyla iletişimi geliştirmek için faydalı olabilir.

Tedaviye ihtiyaç duyanlar için tedaviden fayda görene kadar kaygıyla baş etmek önemlidir.

Kaygıdan kaynaklanan karamsar düşüncelerin gerçek durumu yansıtmayabileceği göz önünde bulundurulmalı ve iyimser düşünülmelidir. Sevilen hobilerde uzmanlaşmak, kişinin dikkatini ve düşüncelerini korku ve endişeden uzaklaştırmaya yardımcı olabilir. Kişilerin kendileri için neyin iyi olduğuna dair farkındalıklarını arttırmaları yerinde olacaktır. Kahve ve kola gibi uyarıcı içecekler kalp çarpıntısını artırdıkları için genellikle tavsiye edilmez. Bunun yanında açık havada yürüyüş, hayvanlarla ve doğayla ilgilenmek, gevşeme egzersizleri faydalıdır.

Kaygı bozukluğu belirti ve semptomları nelerdir?

Kaygı bozukluğunun bedensel belirtileri, kişinin fiziksel sağlığıyla ilgili bir bozukluk olduğu konusunda endişelenmesine neden olabilir. Kaygı bozukluğunun fiziksel belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

* Nefes darlığı,

* Kalp çarpıntısı,

* Baş dönmesi,

* Mide bulantısı,

* Baş ağrısı ve diğer ağrılar,

* Kas gerginliği,

* Kusma,

* Uykusuzluk ve gece yarısı uyanma,

* Sık idrara çıkma.

Zihinsel belirtiler;

* Ölüm korkusu kadar şiddetli olabilen korku durumu,

* Kötü bir şey olacağı beklentisi,

* Çabuk sinirlenme.

Kaygı bozukluğu olan bir kişinin hayati bir fiziksel hastalığı olmadığına dair tekrar tekrar güvenceye ihtiyacı olabilmektedir.

Kaygı bozukluğu nasıl teşhis edilir?

Anksiyete bozukluklarının tanısal değerlendirmesinde öncelikle fiziksel hastalıklar ayırt edilmelidir. Kardiyoloji değerlendirmesi ve özellikle EKG (elektrokardiyogram) tetkiki ayrıca kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve ağrı nedeniyle rutin kan ve idrar tetkikleri de uygulanmaktadır.

Anksiyete semptomlarına neden olacak yaygın hastalıklar taranır (örneğin, hipertiroidizm, akciğer hastalıkları, apne , anemi). Bir an önce psikiyatrik tedaviye başlanması, hastanın yaşam kalitesinin bir an önce iyileştirilmesi, depresyon, agorafobi gibi ruhsal sorunların tabloya eklenmesinin önlenmesi açısından önemlidir.

Kaygı bozukluklarının çeşitleri nelerdir?

Panik bozukluk:

En iyi bilinen örnek panik bozukluğudur. Bu durumu bir kaygı krizi olarak değerlendirmek mümkündür. Bu atakların süresi birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişebilir. Sık panik atak geçirenler, nöbetin tekrar geleceği korkusuyla beklenti kaygısı denilen bir duruma girerler. Bu onları atakların dışında gerginleştirir ve atakların geri dönmesini kolaylaştırır.

Agorafobi:

Beklenti kaygısı yatıştığında, resme agorafobi adı verilen bir zihinsel bozukluk eklenir. Agorafobisi olan kişi yalnız kalmak istemez ve asansör gibi dar yerlere veya konser salonu, otobüs gibi kalabalık yerlere girmekten kaçınır. Bunun nedeni, olası bir anksiyete atağı sırasında yardım alamama ve yerinden çıkamama kaygısıdır.

Yaygın anksiyete bozukluğu:

Başka bir tür kaygı bozukluğu, yaygın kaygı bozukluğu diğer adıyla yaygın anksiyete bozukluğu olarak bilinir. Burada söz konusu olan kaygı gün boyu devam eder ve ataklarla sınırlı değildir.

Fobiler:

Başka bir kaygı bozukluğu grubu fobiler olarak bilinir. Panik atakların ve yaygın anksiyete bozukluğunun aksine, kaygı, fobisi olanlarda yalnızca belirli durumlarda ortaya çıkar. Örneğin, belirli fobileri olanlar (kediler, köpekler, uçaklar) veya durumsal fobileri olanlar (yükseklik, açık alanlar), kan alma ve enjeksiyon korkusu genellikle bunlar arasında sayılır.

Fobi durumsal korkulara bir örnektir. Bu tür insanlar, bir restoranda yemek yeme, bir toplantıya katılma, sahneye çıkma vb. durumlarda yabancılarla karşılaştıklarında yanlış bir hareket yaparak zor bir duruma düşeceklerinden korkarlar. Aslında sosyal olmak isterler ama kaygı yaşadıkları için bu tür durumlardan kaçınırlar. Sosyal ortamlardan uzak durmak kişinin iş ve sosyal hayattaki performansını düşürür.

Kaygı bozukluğu nasıl tedavi edilir?

- İlaç Tedavileri ve Psikoterapi: Anksiyete, diğer psikiyatrik bozukluklar gibi ilaç ve psikoterapi ile tedavi edilir.

- Davranışsal Psikoterapi: Fobilerin tedavisinde ilaç tedavisinin yanı sıra sistematik duyarsızlaştırma adı verilen bir tür davranışsal psikoterapi kullanılmaktadır. Bu yaklaşım sırasında kişinin korkulan nesne veya duruma benzer durumlarla basamaklı bir şekilde karşılaşması sağlanır. Bu çalışma terapist rehberliğinde bir programa göre tamamlanır.

Başlangıçta yüksek kaygıya neden olan karşılaşma, adım adım uygulanan duyarsızlaştırma çalışmasıyla zamanla azalır ve kaybolur. Bazı durumlarda, Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) bir tür psikoterapi yöntemi olarak kullanılır.

Anksiyete bozukluğunun ilk (acil) tedavisi bir ila bir buçuk ay sürer. Takip, destek ve gerekirse ileri psikanaliz açısından tedavinin tamamına 6 ay devam edilmesi uygundur. Bir ay sonunda etkili olduğuna karar verilen antidepresan ilacı en az altı ay, en sık olarak bir yıl süreyle kullanmak gerekir. İdame tedavisi olarak adlandırılan bu uygulama, kısa vadede semptomların geri dönmesini durdurmayı amaçlar.

Ancak her tıbbi durumda olduğu gibi komplike bir süreçle de karşılaşılabilir. Örneğin kullanılan ilaçlara beklenen olumlu tepkileri alamamak, istenmeyen etkilerle karşılaşmak, tabloya depresyon, agorafobi gibi diğer rahatsızlıkları eklemek bunlar arasında sayılabilir. Spesifik bir ilaç tedavisi uygun doza yükseltildiğinde ve bir-bir buçuk ay beklenmesine rağmen yanıt alınamayınca ilacın değiştirilmesi kaçınılmaz hale gelmektedir.

Kaygı bozukluğundan şüphelenilmesi durumunda hangi bölümden randevu alınır?

Kaygı bozukluğundan şüphelenen bir kişinin en kısa zamanda bir psikiyatri uzmanına başvurması en doğrusudur. Bunun için hastanelerin Psikiyatri polikliniklerinden randevu alınabilmektedir.
 

Yazının kaynakları

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

CEPTE SAĞLIK

Cepte Sağlık; online aile sağlığı merkezidir. Türkiye'nin en büyük Fiziksel, Mental ve Sosyal Sağlık Platformunda yüzlerce alanında uzman doktor veya psikolog ile hemen online görüşme yapabilir, evde ...

WhatsApp