NEDEN İLİŞKİLERİMDE HEP AYNI DÖNGÜLERİ YAŞIYORUM?

NEDEN İLİŞKİLERİMDE HEP AYNI DÖNGÜLERİ YAŞIYORUM?

  • 2488 Görüntüleme

“Neden hep aynı insanlar beni buluyor?”

“Sürekli aynı tip insanları hayatıma alıyorum.’’

“Karşı tarafın yanlış kişi olduğunu biliyorum, bunu bile bile neden hala bu ilişkinin içinde kalmak istiyorum?’’

“Bu sefer doğru insanı buldum diyorum, ama kısa zaman sonra anlıyorum ki daha  öncekilerden pek de farklı değil.”

Bu tarz cümleleri veya soruları zaman zaman ya bir arkadaşımızdan duymuş ya da kendimiz kurmuşuzdur. Peki ne oluyor da kendimizi “yanlış” ilişkilerde ve yanlış kişiler ile birlikte buluyoruz? Bu kısır döngünün sebepleri nelerdir ve nasıl başa çıkılır?

Bazı bireyler zaman zaman  ilişkilerinde aynı şeyleri yaşamaktan dolayı yakınabilmektedir. Bu bireyler için kendilerine sık sık sordukları ve cevabını bulmakta zorlandıkları en büyük soru; yaşadıkları ve pek de olumlu sonuçlanmayan bu tecrübelere rağmen neden hala benzer ilişkiler içinde oldukları veya neden benzer kişilere yöneldikleridir. Bu kişiler, içinde bulundukları ilişkinin sağlıksız olduğunu fark etseler dahi bu ilişkiyi sonlandırmada zorluk çekebilirler veya ilişkiyi sonlandırsalar da bir sonraki ilişkilerinde aynı ilişki dinamiklerini yaşamaya devam edebilirler. İlişkilerinde bir şekilde kendilerini aynı rollerde ya da benzer duygulanımları hissedecekleri durumlarda bulabilirler. 

Literatürde bu durum, tekrarlama takıntısı (yineleme zorlantısı) kavramı ile açıklanmaktadır. Tekrarlama takıntısı, geçmişte(erken çocukluk dönemlerinde) kurulan travmatik ilişkilenme biçimlerine tekrar tekrar dönme arzusunu ifade eder. Geçmiş dönemde bizim için “iyi” olmayan o ilişki biçimlerini bilinçdışı olarak “iyileştirme” arzusu, yetişkin dönemlerinde benzer kişi veya ilişki biçimlerini seçmeye yöneltir. Bu sayede geçmişte baş edemediğimiz ve ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı ilişki biçimlerini, farkında olmadan tekrarlanmasına hizmet edebilir, iyileştirme çabası ve ihtiyaçlarımızın karşılanması arzusu ile birbirinden farklı olmayan ilişkiler içerisinde kendimizi bulabiliriz.

Örneğin, karşı cinsten ebeveyni ile duygusal ihmal içeren ve reddedici bir ilişkiye sahip bir çocuk düşünelim. Çocuk bu durum ile baş edebilmek için bu ilişkinin gerçekliğini yok sayarak kendisine duygusal yakınlık göstermeyen, reddedici ebeveynden beklediği sevgiyi ve kabulü alabilmenin yollarını bulmaya çalışır. Yani bir başka deyişle bu ilişkiyi iyileştirmeye çalışır.  Bu ilişki, çocuk için travmatik olup gelecek ilişkilerinde de kendini gösterir. Yetişkin dönemde kendisini sevilmediği ve kabul görmediği bir ilişki içerisinde bulabilir. Bilinçdışında “Eğer bu ilişkiye devam edersem durum değişebilir ve ihtiyacım olan sevgiyi, ilgiyi ve kabulü bu ilişkide alabilirim.” diye düşünür. Fakat daha önceki deneyimler gibi bu ilişki de aynı şekilde sonuçlanır ve birey duygusal olarak tekrar incinir. 

Bununla birlikte bireyin erken çocukluktan itibaren tekrarladığı ve kendisine aynı duyguları hissettiren bu ilişki biçimleri bireyin aşina olduğu bir alan olmuştur. Bu tanıdıklık hissi ile birey, ilişkide ne şekilde davranması gerektiğini bilir ve kendini rahat hisseder. Zaman zaman sağlıklı olmasa bile bu tanıdık alan içerisinde kalmayı sürdürür ve bundan başka bir ilişkilenme biçimini düşünemez. Böylece birey kendini tekrarlayan duygu, davranış ve  ilişkisel durumlar içerisinde bulur.

Bu İlişki Döngüleri ile Nasıl Baş Edilir?

Tekrarlayan ve aynı duygulanımları yaşatan bu ilişkilerde sorunu dışsallaştırmak yerine içselleştirmek, bu ilişki örüntülerini sürdürerek geçmişte karşılanamamış hangi ihtiyaçların karşılanmasına hizmet ettiğini fark etmek oldukça önemlidir. Bununla birlikte kişinin bu döngüyü kırabilmesi, içsel süreçlerini anlayabilmesi ve anlamlandırabilmesi, kendisi için yeni ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için psikoterapi desteği oldukça önemli ve faydalı olabilmektedir.

 

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

WhatsApp