Psikosomatik Tıp ve Psikanalitik Psikosomatik

Psikosomatik Tıp ve Psikanalitik Psikosomatik

  • 417 Görüntüleme

 

Medikal tıp ortada bir lezyon, problem varsa bu organı hedeflemekte ve onu tedavi etmeyi amaçlamaktadır. Hastalığı teşhis etmek, ayrıştırmak ve onu tedavi etmek üzerine bir bakış açısı vardır.

Psikosomatik tıp ise hastalıklara ruhsal boyutuyla beraber ama daha medikal bir bakış açısıyla bakar. Hastalığı merkeze koyarak ruhsal olanla arada bir bağ kurma gayreti söz konusudur. Bedensel semptoma bir anlam yükleme gayreti görülmektedir. Yani psikosomatik tıp dediğimizde hastalığı alıp tedavi ettiği, hastalıktan doğru da ruhsallığa baktığı anlaşılmaktadır.

Psikanalitik psikosomatikte ise hareket noktası hastalanan kişidir, ruhsallıktan doğru hastayı anlama gayreti vardır. Amaç hastayı merkeze koyarak, kişiyi ve hastalığını anlamak ve ruhsallıkla beden arasındaki bağı kurmaktır. Herkes aynı hastalığı farklı bir biçimde yaşadığı için öncelikli amaç hastanın biricikliğidir. Semptomun anlamı, farklı seviyelerdeki değişimi, ruhsal yapı üzerinde nasıl bir etki olduğu da önemlidir. Yani sadece bedensel semptomun anlamı değil bunun hangi seviyelerde değiştiği veya bozulduğu ve bedensel semptomun ruhsal dünya üzerindeki etkisi ya da ruhsalın bedensel üzerindeki etkisiyle ilgilenilir. Ruhsal ile bedensel arasındaki ilişkiyi kurmak ve hangi seviyelerde bozulduğunu görmek önemlidir.

Kişi hastalandıysa, bedeni ilgilendiren kronik bir durum varsa ve teşhis almışsa artık o hastalanmış olan beden ve ruhsallıkla birlikte çalışılmalıdır. Ortada bir hastalık varsa kişinin ruhsal işleyişi ne olursa olsun bizim için artık psikosomatik işleyiştir. Ruhsallığın bedenselleşmesini iki ayrı şekilde ele alabiliriz.

  1. Gerilemeler yoluyla bedenselleştirme

Bunlar geri dönüşü olabilen hastalıklardır. Kişi tedaviye cevap verir ve tekrardan eski işlevselliğine kavuşur. Kısmen zararsız olarak nitelendirebileceğimiz bedensel krizler söz konusudur. Bir anda atakla, krizle ortaya çıkarlar. (kronik hastalıklar, ağrı hastaları, astım,  deri hastalıkları, mide ve sindirim problemleri vs.). Kişiler, ruhsal anlamda çalışabilme kapasitesine sahiptirler. Zihinselleştirme kapasitesi genellikle iyi düzeyde ve kişi rahatlıkla düşlemlerini kurabiliyor, rüya görebiliyordur. Kişi temsiller ile duygulanım arasında bağ kurabiliyorsa genellikle bu kategoride hastalıklar ortaya çıkıyor, ruhsal dünyanın işleyişi bozulduğunda, problematikler ruhsallıktan taştığında psikosomatik durumun belirli oranda değiştiği ve hastalıkların bedene taşındığı görülmektedir.

  1. Dürtüsel bağların çözülmesi yoluyla bedenselleştirme

Bunlar ciddi, hayati tehlike yaratabilecek hastalıklardır (kanserler, bağışıklık sistemi hastalıkları, doğuştan getirilen hastalıklar). Erken döneme ilişkin ruhsal travmaları, kayıpları olan ya da çok ağır narsistik yaraları olan kişiler bu kategoride olabilmektedir. (kayıplar, savaş, göç, istismar, travma vs). Yeterince destekleyen, kapsayıcı bir çevreye sahip olunmadığı için ya da başka bir sebepten ötürü bu problemler ele alınamamış olabilir. Aslında psikoz yerine somatik bir durum söz konusu olduğu için bu kişiler bir miktar da olsa ruhsal anlamda çalışma yapılabilmiş, bedene yatırım yapabilmiştirler. Sağlıklı bir işleyişte birbirine bağlı olan yaşam ve ölüm dürtülerinin bu kişilerde ruhsal çalışma iyi yapılamadığı için ölüm dürtüsünün yıkıcılığının arttığı ve bunun bedensel dezorganizasyona zemin hazırladığı düşünülür.

Yapılan çalışmalarda psikosomatik hastaların somut bir gerçeklik içinde oldukların fark edilmiştir. Kişilerin düşlem kuramadıkları, çağrışım yapamadıkları, zihinselleştirmede bir problem olduğu görülmektedir. Katı, somut bir düşünce biçimi vardır. Hastanın sadece güncelle, günlük olaylarla sınırlı kaldığı, hastalığının hikayesini anlatsa bile duygusuz ve bağ kurmadan anlattığı görülür. Hasta ruhsal canlılığı azalmış, enerjiden yoksun, kendisini sürekli yorgun olarak görmektedir. Sanki nesnelerle olayların gerçekliğine tutunmuş vaziyettedir. Bu düşünce tarzına işlemsel düşünce denir. Güncel olana takılma ruhsal dünya için bir teminat gibidir. Hasta güncelin içinde kalır ve böylece işlemsel düşünce ile travma çalışılamaz hale gelir. Hasta güncel olanı anlatarak belli bir zaman diliminde de kalmış olur, geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurmak zorunda kalmaz. İşlemsel düşünce yerleştiği ve tekrar ettiği zaman bu bir hayat biçimine dönüşebilir. Hasta, son derece mekanik, yapılması gerekeni yapan bir kişi olarak sürekli bir tekrar içinde yaşamaya devam edebilir.

Ayrıca bu hastalar tarif edemedikleri bir mutsuzluk içindirler. Ortada depresif bir durum vardır ama hasta bunun farkında değildir. Bunu ifade edecek kelimelerden yoksundur, kendi duygusunu tarif edemez, ayrıştıramaz, çağrışım yapamaz ve bu duyguyu bir temsile bağlayamaz. Zihinselleştirme yetersiz olduğu için de bu depresyonun çalışılabilmesi çok kolay olamamaktadır.

Hastanın kendisine ne olduğunu anlayabilmesi ve bedenindeki bu dışavurumun altında yatan ruhsallığını, duygularını çalışabilmesi için bir uzman psikolog ile görüşmesi tavsiye edilmektedir.

Sosyal Medya'da Paylaş

Yazar Hakkında

WhatsApp